Doğumdan yeni çıktınız, yorgun ve bitkinsiniz.

Dokuz ay karnınızda taşıdığınız bebeğiniz ise artık hayatta.

İşte muhteşem buluşma.

Bebeğinizi kucağınıza aldınız, dünyanın en mutlu anı olmalı bu.

Canınızın parçası, ömür boyu seveceğiniz, uğruna her şeyi göze alacağınız bebeğinizi ilk kez kollarınızda.

Kime benziyor, size mi yoksa eşinize mi? Aman Allahım, elleri ne kadar da küçük! Ne kadar da güzel kokuyor. Bir süre sonra evinize yayılacak dünyanın en güzel kokusu olmalı bu.

Evet evet size bakıyor şu anda. Sesiniz bir yerden tanıdık gelmiş olmalı. Karnınızda sesinize he an kulak kabartan, onu sevdiğinizde rahatlayan, yüksek sesle konuştuğunuzda dikkat kesilen yavrunuz sizin sesinizi tanıdı.

Ancak neden ağlıyor? Acaba bir sorunu mu var? Hayır hayır, karnı acıkmış olmalı. Acaba nasıl emecek? O emerken neler hissedeceksiniz? Oldukça aç olmalı ki tek seferde memeyi kaptı ve emmeye başladı. Dünyanın en güzel duygusu olmalı bu. Yavrunuz kollarınızda ve karnını doyuruyor.

Dokuz ay boyunca zaten benimsediği annesine şimdi daha çok ihtiyacı var! Daracık dünyasından ayrılıp koskocaman bir boşluğun ortasında gibi hissediyor kendini. Peki kim saracak onu? Alıp kim koynuna bastıracak?

Elbette Annesi…

Günün her anı, gözünü ilk açtığında ilk olarak karşısında görmek istediği annesi…

Sesini duyduğunda tarif edilmez heyecanlar yaşadığı annesi…

Hasta olduğunda nazını çekecek, onu alıp gögsüne bastıracak annesi…

Farkında olmadığı her türlü tehlike ve kötülüklerden onu koruyacak olan annesi…

Evet siz…

Onun için o kadar çok şey ifade ediyorsunuz ki!

Nasıl ki siz artık o olmadan yaşayamazsanız, o da aynı şekilde her zaman yanınızda olmak, gögsünüzden bir an olsun ayrılmamak istiyor.

En azından bu devasa boşluğa alışana kadar.